Beyşehir’in kadim mahallesi İçerişehir’de dar sokakların arasına sıkışmış, gözden uzak kalmış şirin bir mescit bulunur. Eğer arayıp bulmak için özellikle çaba sarf etmezseniz, dar sokakların arasında kaybolmuş bu yapıya tesadüf etmeniz hayli zordur.
Subaşı Mescidi Eşrefoğlu Cami’nin batı tarafında ve takriben 250 m. kadar mesafede bulunmaktadır. Tarihi belgelerde mescidin adı genellikle Demirli Mescit olarak ifade edilmekte, nadiren de olsa Subaşı Mescidi ifadesi kullanılmaktadır. Kitabesine göre, Eşrefoğlu Beyi Mübarizüddin Mehmed Bey zamanında Beyşehir’de Vali sıfatıyla görevde bulunan, 1314 yılında Subaşı Şerafettin Emir Ahmet Bey tarafından yaptırılmış olan yapı, bu tarihten itibaren asırlar boyunca hizmet vermiştir. Mescidin kapısı üzerindeki kitabesinde medrese olduğu yazılmakla birlikte yapının hem mescit hem medrese olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Araştırmacılar tarafından, mihrabı sonradan eklenmiş olan yapının öncelikli işlevinin medrese olduğu, fakat daha sonra mescit olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
1933 yılında ibadete kapalı olan mescit bir süre sonra harabe haline gelmiş, enfes çinileri yağmalanmış ve bir kısmı yurt dışına kaçırılmıştır. Mescide ait çini kitabeli bir parça, İstanbul’da Fatih ilçesi Şehzadebaşı'nda bulunan Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir. Son yıllarda yenilenmiş olan Subaşı Mescidi, taş duvarları, giriş kapısı ve üzerindeki kitabesi ile müdavimlerine ve ziyaretçilerine mistik ve huzurlu bir ortam sunmaktadır. Beyşehir’e geldiğinizde zamanınız varsa Demirli Mescidi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Hem bu ziyaretinizde kentin dar sokaklarındaki tarihî evleri görebilme hem de güngörmüş yaşlı İçerişehirlilerle sohbet etme fırsatını yakalarsınız. Kim bilir mevsimi uygunsa sokak boyunca uzanan çitlere serilmiş Beyşehir’in meşhur tarhanalarının tadına bakabilme fırsatınız dahi olabilir.