Eflatunpınar Hitit Su Anıtı, Konya-Beyşehir-Isparta karayolları arasında bulunan Sadıkhacı sınırları dâhilinde bulunmaktadır. Şöyle bir hafta sonunda, güzel bir gün geçirmek amacıyla Beyşehir’e gidenler, Eşrefoğlu Cami Külliyesi’nde yer alan eserleri ziyaret ettikten hemen sonra, daha önce adını çok defa duydukları Eflatunpınar’ı da görmek isterler. Beyşehir-Isparta anayolu üzerinde Eflatunpınar tabelalarını takip ederseniz birkaç km stabilize yolun sonunda sizi anıta kavuşturacak olan kavşağa ulaşırsınız. Tarihi süreç içerisinde, anıtı ilk keşfeden Hamilton’dan bu tarafa buraları ziyaret eden seyyahlar ve bilim adamları çoğunlukla “Via Sebastia” yolunu takip ederek bu anıta ulaştılar. Pek çok yabancı seyyah Beyşehir Gölü kenarında yol alırken varlığından haberdar oldukları bu anıtla karşılaştıklarında şaşkınlıklarını gizleyememişlerdir. Gerçekten de anıt, Beyşehir Gölü kenarında uzanan verimli ovanın ortasında hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkar. Sadıkhacılılar Eflatunpınar kavşağında ovanın pek çok noktasından görülebilecek yükseklikte ve büyüklükte dev gibi bir Türk Bayrağı asmış, hatta bayrağın gölgesinde çardaklar yapmak suretiyle güzel bir hizmete imza atmışlar. Kavşağın solundan ilerlerseniz birkaç yüz metre sonra, ovanın ortasında bir vadi, çölün ortasında bir serap gibi, muhteşem güzellikteki Hitit Su Anıtı sizi karşılayacaktır.
Tatlı bir yokuştan aşağıya doğru yavaş yavaş inerken, uzaktan göze oldukça küçük ve kaba görünen anıtın, yaklaştıkça büyüdüğünü ve narinleştiğini fark edeceksiniz. Anıtın kuşatan havuzun önüne kadar indiğinizde onu daha iyi görebilmek için tel örgülerle çevrili alanda, havuzun çevreleyen yontma-kesme taş blokların üzerine çıkma isteği belirecektir. Mevsimi uygun ise nilüferlerin boy gösterdiği havuzdaki suyun rengi sizi büyülerken yavrularını peşine takmış ördekler bir dizi sıra halinde size doğru yüzeceklerdir. Gözünüzü bu güzelliklerden alabilirsiniz, karşınızda yükselmiş onlarca parça büyük bloktan oluşan abideyi bir süre dikkatlice izlemenizi tavsiye ederim. Her bakışınızda yeni bir detayını fark edeceğiniz abidenin üzerindeki, kanatlı güneş kursları, güneş ve hava tanrılarının figürlerini taşıyan insan vücutlu aslan-leopar heykellerinin ağızlarından sular fışkırır. İlim adamlarının ifadesiyle, çeşitli ölçüde irili ufaklı 14 taş bloktan müteşekkil olan bu abideyi oluşturan her blok üzerinde kabartma olarak işlenmiş figürlerle bir kompozisyon meydana getirilmiştir. Sessizliğe kulak verirseniz 4.000 yıl öncesinden çakıl taşlarının seslerini dahi duyarsınız.
Abideyi tatlı tatlı seyrettikten sonra havuzun etrafında yavaş yavaş adımlarsanız kurbağa sesleri arasında bölgeye has çiçeklerin ve bitkilerin kokularını alırsınız. Siz havuzun etrafındaki yürüyüşünüzü tamamlarken Sadıkhacılı kadınlar yolunuzun üstüne onlarca çeşit şapka, eldiven, çorap, oyalı yazma gibi el örgülerini sermiş ve sizi bekliyor olacaklardır. Bölgenin ak saçlı kadınlarıyla bir süre sohbet ederseniz, halk arasında anıtlara Allah taşları denildiği öğrenirsiniz. Bazı yaşlılara göre havuz suyunun renginden dolayı buraya Eflatunpınar denilirken, bazı kaynaklara sirayet etmiş olan bir başka rivayete göre ise Eflatun ismi meşhur Yunanlı filozof Platon’a nispetle verilmiştir. Hâlbuki biraz tarihle meşgul olanlar bilirler ki Eflatun’un yaşadığı devir ile Hitit dönemi arasında çağlar bulunmaktadır. Belki de anıtın ismi, abideyi teşkil eden granit blokların güneş ışığı altında eflâtunumsu bir renk almasından ileri gelmiştir. Yine yaşlılardan rivayet edilir ki; Beyşehir Gölü, Eflatunpınarın tıkanmasından ve daha sonra da bir düden gibi patlamasından oluşmuştur. Bilinir ki, Beyşehir Gölü, Eflatunpınar’ın tıkanmasından oluşmuş değildir, lakin bu pınarın Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nü beslediğine şüphe bulunmuyor. Kimbilir Beyşehir Gölü’nün saat başı değişen renklerinden Eflatun olanı belki de bu pınarın suyundandır.